Dünyanın geri kalanında olduğu gibi Antik Yunan şehirlerinde de aileyi oluşturan unsurlar bulunuyordu. Peki, Antik Yunan aile yapısı nasıldı? Kadın, erkek ve çocuğun toplumdaki konumu neydi? İşte detaylar…
Antik Yunan ailesini incelemeden önce aileyi oluşturan bireylerin irdelenmesi gerekir. Kadın, erkek ve çocuk figürleri hakkında fikir sahibi olduktan sonra evlilik ve cinsellik gibi konular da kolaylıkla anlaşılacaktır.
Bütün eskiçağ toplumlarında olduğu gibi Antik Yunan şehirlerinde de kadın geri plandaydı. Kadınlar çoğunlukla evde oturur, toplumun onlara dayattığı görev ve işlerle meşgul olurlardı. Antik Yunan’da bir kadının temel görevi sağlıklı bireyler doğurmaktı. Bu gibi durumlar, onların tamamıyla toplumdan soyutlandıklarına anlamına gelmiyor. Bazı varlıklı ya da soylu kadınların nispeten ayrıcalıkları bulundukları da söylenebilir. Bu gibi istisnalar olsa da Antik Yunan şehirlerinde ataerkil düzenin hâkim olduğu yorumu kolaylıkla yapılabilir.
Antik Yunan’da erkeğin görevi Yunan şehri (polis) için savaşmaktı. Böyle bir ortamda soyun devamlılığı elzemdi. Her doğan erkek, Antik Yunan şehri için bir vatandaş ve savaşacak asker anlamına geliyordu. Bunların yanı sıra toplumda mülk sahibi olma hakkı bir tek erkeklerde bulunurdu. Pek çok toplumsal meselede erkeklerin bariz üstünlüğü vardı.
Çocuk
Antik Yunan şehirlerinde her doğan bebeğin yaşayacağı kesin değildi. Kürtaj tehlikeli ve yasaktı, bunun yerine yeni doğan bebeklerden kurtulma yoluna gidiliyordu. Yaşayan ve büyüyen bebekler ise toplumun uygun gördüğü rollere göre yetiştirilirdi. Erkekler savaşçı ve idareci olmaları gerektiği için sert biçimde büyütülürlerdi. Kadınlara ise ev işleri öğretilirdi. Tahmin edileceği üzere çocuk yaşta evlilik son derce sıradan bir durumdu.
Antik Yunan halkı, çocuğun sağlıklı olarak dünyaya gelmesi için hamilelikte ve doğum esnasında çeşitli ritüeller gerçekleştirirdi. Doğum esnasında akrabalar, arkadaşlar ve köleler hamile kadına yardımcı olurdu.
Antik Yunan Şehirlerinde Evlilik
Atina’da düğünler üç gün boyunca devam ederdi. Söz kesmek ve gelin almak gibi uygulamalar mevcuttu. Antik Yunan şehirlerinde evliliklerin temel amacı -daha önce de belirtildiği üzere- polis için sağlıklı yurttaşlar dünyaya getirip soyun devamlılığını sağlamaktı. Meşru çocuklarla aynı evde yaşamak bir nevi idealdi.
Drahoma da Antik Yunan kültürlerinden birisiydi. Kadın evlendiği zaman ailesi tarafından kadına verilen mal ya da para anlamına gelen drahoma, istisnasız her evlilikte vardı. Drahoma kadınların bir nevi güvencesiydi.
Antik Yunan söz konusu olduğunda polis dışında endogami, yani akraba evliliği uygulaması mevcuttu. Şehirlerde ise ekzogami, yani aile dışından evlilik daha çok tercih ediliyordu. Çok eşlilik ise genellikle tercih edilmezdi, bunun bir barbar uygulaması olduğu düşünülürdü.
Kadın-erkek arasındaki toplumsal statü farkı ve erkek egemen toplum, kadınların cinsel anlamda sınırlandırılmasına sebep olmuştur. Onların cinsel hayatları, kontrol altına alınması gereken bir mesele olarak görülmüş ve bu doğrultuda hareket edilmiştir. Öyle ki zina yapıldığı takdirde yalnızca kadınların cezalandırılması hakkındaki kanun İtalya’da ancak 1969 senesinde kaldırılmıştı.
Toplumda tek eşliliğin tercih edildiğinden bahsetmiştik. Buna karşın erkekler eşlerinin dışında bir metresle birlikte olabilirlerdi. Bu durum onların bedensel ihtiyaçları için reva görülüyordu. Antik Yunan şehirlerinde bu metreslere pallake adı verilirdi. Bunun yanı sıra hetaira adı verilen eğitim görmüş kadınlar da Yunan erkeklerine eşlik edebilirlerdi. Burada dikkat edilmesi gereken şey erkeklerin bu kadınları evlerine sokmamaları gerektiğiydi. Bu durum hoş karşılanmazdı.
Antik Yunan kaynakları; erkeklerin zevkleri için hetairalara, cinsel ihtiyaçları için palakkelere ve meşru çocuklar doğurmaları için de eşlerine sahip olduklarını belirtmiştir.
Eşcinsellik
Antik Yunan şehirlerinde eşcinsellik kavramı oldukça karmaşıktır. Erkeklerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeleri sık yaşanan bir durum olsa da Antik Yunan’da “eşcinsel” kimliği altında toplumsal bireylerden bahsedilmez. Antik Yunan insanları bu kavrama en yakın kelime olan paiderestia, yani oğlancılık diyebileceğimiz sözcüğü kullanmışlardır.
Antik Yunan şehirlerinde paiderestia doğal bir durumdu. Burada esas nokta, ilişkide edilgin olan erkeğin genellikle gençlik yaşlarında olmasıdır. Henüz tam anlamıyla yetişkin olmayan erkeğin iki cinsiyeti birden barındırdığı düşünülürdü. Bu nedenle bu erkeği sevmek ve onunla ilişki yaşamak toplumsal olarak kabul edilirdi.
Kaynak:
Antik Yunan, Nigel Rodgers, İş Bankası Kültür Yayınları, 2015
Antik Yunan, Umberto Eco (Editör), Alfa Yayıncılık, 2017