Bigoody
  • Anasayfa
  • KADIN DÜNYASI
    • İŞ DÜNYASI
    • ANNE VE ÇOCUK
    • MODA VE BAKIM
  • ERKEK DÜNYASI
    • BABA VE ÇOCUK
    • MODA VE BAKIM
  • GÜNDEM
  • YAŞAM
    • SAĞLIKLI YAŞAM
    • GASTRONOMİ
    • MEKAN ÖNERİLERİ
    • ASTROLOJİ
    • CİNSEL YAŞAM
  • KÜLTÜR SANAT
    • KİTAP
    • MÜZİK
    • TİYATRO VE SİNEMA
  • Kurumsal
  • İletişim
  • Reklam
Sosyal Medya
Facebook 12
Twitter 0
Instagram 0
Pinterest 3
YouTube 254
LinkedIn
Reddit 1
  • Kurumsal
  • Reklam
  • İletişim
Bigoody
Bigoody
  • ANA SAYFA
  • KADIN DÜNYASI
    • ANNE VE ÇOCUK
    • MODA VE BAKIM
  • ERKEK DÜNYASI
    • BABA VE ÇOCUK
    • MODA VE BAKIM
  • GÜNDEM
  • YAŞAM
    • SAĞLIKLI YAŞAM
    • GASTRONOMİ
    • MEKAN ÖNERİLERİ
    • ASTROLOJİ
    • CİNSEL YAŞAM
  • İŞ DÜNYASI
  • KÜLTÜR SANAT
    • KİTAP
    • MÜZİK
    • TİYATRO VE SİNEMA
  • GÜNDEM

Dr. Aybil Göker: ”Kadın Her Anlamda Tam Zamanlıya Dönüştü”

  • 22 Nisan 2020
Total
0
Shares
0
0
0

Habitus Sosyal Etki Derneği Başkanı Dr. Aybil Göker ile derneğin yolculuğu, ilk araştırma ”Koronavirüs Algı Araştırması Raporu v.01” ve koronavirüs günlerinde insanların neler hissettikleri üzerine konuştuk.

Covid-19’un Türkiye’de nasıl kavrandığı ve nasıl yaşandığını anlamak adına gerçekleştirilen araştırma için, Türkiye’nin farklı kesimlerinden 80 kişiyle görüntülü olarak derinlemesine görüşmeler yapıldı. ”Hikâyelerin ve anlatıların gücü sosyal bilimciler için esastır” sözüyle başlayan raporda; farklı yaş grupları, sosyo-ekonomik yapının içindeki farklı gelir grupları, umreden döneni, solcusu, kentlisi, taşralısı gibi Türkiye’nin tüm farklı kesimleri temsil edildi.

Raporun tamamını okumak için tıklayınız.

Raporun yayınlanmasının ardından hem kendisini ve derneği daha yakından tanımak hem de Türkiye’deki insanların koronavirüs günlerinde neler yaşadıkları ve hissettiklerini daha detaylıca öğrenebilmek adına Habitus Sosyal Etki Derneği Başkanı Dr. Aybil Göker ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportaj özellikle sosyal bilimlerin gücünü ve önemini bir kez daha ortaya koydu. Fiziksel sağlık her ne kadar ilk önceliğimiz olsa da, insanların psikolojisi, düşündükleri ve #EvdeKal günlerinde yaşanılanların konuşulması da bir o kadar önemli.

– Aybil Hanım önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?

2012 yılına kadar akademik kariyerime devam ediyordum. London School of Economics (LSE) ve University College of London’da (UCL) tamamladığım Antropoloji master ve doktorası sonrasında Türkiye’ye döndüm. Yeditepe, Boğaziçi ve Bahçeşehir üniversitelerinde dersler verdim, onlarca tez yürüttüm, sosyal bilimci yetiştirdim, konferanslar, makaleler içinde bir hayatım vardı. 2012 yılında reklamcılık geçmişi olan kardeşim Alper Göker ile birlikte Habitus Research’ü kurduk. Antropolojiyi pazarlama sektörüne anlatmak istedik, içgörüyü insanların kurguladığı hikâyeler üzerinden yakalamanın önemini aktardık. Yaptığımız araştırmalardan çıkan bulguların analizini akademik bilgilerimiz ışığında değerlendirebilmek, okuyabilmek en sevdiğimiz iş. Ekibimiz çok deneyimli, empati duygusu yüksek sosyal bilimcilerden oluşuyor, bu da bizleri güçlü kılıyor.

2016 yılında Amerika ofisimizi açtık, hikayesi epey gurur verici. FIFA 2018’in ana sponsoru olan Coca-Cola için 2016’da yaptığımız lokal çalışma ve analiz global ölçekte kullanıldı. Akabinde Amerika maceramız başladı. Ben 2017 yılında Orlando, Florida’ya taşındım, o zamandan beri sürekli İstanbul-Orlando arasında geçen bir yaşantı içine girdim.

– Ne kadar süredir Amerika’da yaşıyorsunuz ve bir sosyal bilimci olarak Amerika’dan Türkiye’ye bakmak nasıl hissettiriyor, ne gibi düşüncelere yol açıyor?

Belki çok sık İstanbul’a gelip gittiğim için, belki de kültürel sermayemin bu kültürden de beslenmiş olması sebebiyle alışma döneminde çok zorluk yaşamadım. İlk zamanlarda sağımdan solumdan geçen insanların el sallamasını, selam vermesini anlayamadım. ”Tanıyor muyum acaba?” diye düşündüğümde yıllardır Amerika’da yaşamış olan eşimin buranın adetinin böyle olduğunu, tanımasan da el sallamanın selam vermenin beklenen bir davranış olduğunu söylediğinde çok şaşırdım.

Amerikalıların çok planlı programlı olduğunu gözlemliyorum, özellikle verilen randevulara azıcık geç kalınsa bile bunun için özür dilendiği bir kültür. Kimsenin zamanını boşa harcamamak gibi ciddi bir anlayış var burada. Bizim Türkiye’de pek de kolay gerçekleştiremediğimiz bir durum. Plan program da yaşamın içinde çok belirleyici bir unsur. Herkes böyledir diye bir iddiam olamaz ancak kabul gören tasvip edilen söylem bu şekilde. İlerlemeyi teşvik eden rutinleşmiş bir söylem. Orta sınıf ve üzeri Amerikalılar için kutlamalar da çok planlı, evlerin içinin ve dışının süslenmesi için harcanan vakit ve para çok dikkatimi çekiyordu bu süreç içinde.

Hayatın planlı olması ve kontrol edebildiğini düşünerek yaşam tarzı bilincine sahip insanların hayatlarının kaygan, belirsiz bir düzleme çekmiş olması kaygıyı endişeyi daha da arttırdığını düşünüyorum. “Bakalım kısmet” gibi rahatlatan bir yaklaşımın planın ve kontrolün çok içselleştirilmiş düzenlerde pek de fazla işe yaramadığını düşünüyorum. Hemen herkesin “öz-düşünümsel” süreç içinde, ancak bunun yarattığı stres kaygı kontrolün pandemi öncesi dönemdeki kontrol ile olan ilişkilenme biçmine ve seviyesine bağlı olduğunu düşünüyorum.

”Hayalimiz sosyal bilimlerin saygınlığını arttırmak”

– Çok yakın zamanda Habitus Sosyal Etki Derneği’ni kurdunuz. Derneğin çalışmalarından ve yapmak istediklerinden bize bahsedebilir misiniz?

Biz nihayet epeydir hayalini kurduğumuz derneğimizi kurduk. Tam da virüs salgını Türkiye’de başladığında üstelik. Daha fazla öteleyemezdik, artık yola çıkmıştık ve heyecanımız pek de durdurulacak gibi değildi. Hayalimiz sosyal bilimlerin saygınlığını arttırmak, uygulanabilirliğini göstermek ve bunun için de sosyal bilim öğrencisi gençleri yaptığımız her projeye tam anlamıyla dahil ederek onlara yol açabilmek, onların ellerinden tutmak, onları görünür kılabilmektir.

Ve bizler, Habitus Sosyal Etki Derneği olarak, dayanışmanın ve paylaşımın bu denli kıymetli olduğu bu dönemde, 6 sosyal bilim öğrencisi gencimizin tam desteği, enerjisi ve heyecanı ile yola çıktık ve araştırmamızın ilk fazını tamamladık.

– Koronavirüs Algı Araştırması Raporu’nda görüşmelerin sosyal mesafeye uygun gerçekleştirildiği belirtilmiş. Sosyal bilimler şartlar ne kadar zor olursa olsun engel tanımaz diyebilir miyiz?

Tabii ki bu çok tercih ettiğimiz bir yöntem değil. Temasın, yakınlaşmanın esas olduğu antropolojik çalışmaların bu noktada pek de tadı yok. Ancak şartlar bizi de şekillendiriyor kaçınılmaz olarak. Biz yine de dijital ortamda yüzyüze görüşmeler yaptık, göz teması elimizde olan tek yakınlaşma imkânı olduğu için bunu kullanmak şart. Duyguların konuşurken nasıl aktarıldığını yüz ifadesini de anlamlandırarak düşünmek gerekiyor. Kelimeleri nasıl kullandığımızı ya da nasıl bir hikaye kurguladığımızı takip etmek için ifadeyi yakalamak mühim.

Size bir örnek vereyim. Katılımcılara süreç içinde hangi ürünleri almaya başladıklarını sorduk, bu soruya online anket olsa verilen cevapları almış olacaktık ya da açık uçlu soru sorsak biraz daha detaylı bilgi alacaktık. Ancak ifade ve cümle kurgusundan bambaşka detaylara inip ”Neden?” sorusuna cevap bulmak mümkün. Kişilerin gıda ve temizlik ürünlerinin dışında satın aldıklarını aktarırken bir nevi meşrulaştırmak için daha uzun bir hikaye ile anlattıklarını, görüşmeyi yapan bizleri bir şekilde “ikna” etmek için çabaladıklarını fark ettik. Bu detay gibi gözüken durumun üzerine gidince bambaşka bir gerçekliği yakalayabiliyoruz.

“Yani şimdi böyle bi zamanda garip gelebilir ama…” ya da “Ben seramik yapıyordum tekrar başlamak istedim hem zaten sürecin ne kadar uzun olacağını bilmiyorum hem de kızımla bir aktivite olsun diye sipariş verdim…” gibi bu kadar uzun bir açıklama daha önceden duymamıştık ama şimdi duyuyoruz çünkü ben “sorumsuzca kargoyu kullanan”, “ben sorumsuzca tüketim yapan” insanlar grubuna dahil olmak istemiyorum dercesine bir açıklama çabası.

”Biz hikâye dinleyicileriyiz”

– Raporun başında hikayelerin ve anlatıların gücü sosyal bilimciler için esastır diyorsunuz. Bu tam olarak ne anlama gelmektedir? Raporda kullanılan “Arafta”, “Eşikler Savaşı” ve “Haneden ve Bedenden İçeri Bakmak” gibi kavramlar anlatıyı daha güçlü kılmak adına mı kullanıldı?

En nihayetinde biz hikâye dinleyicileriyiz, kişilerin anlatımını ve hikâyelerini dinlemek bizim işimiz. Derinlemesine dinleme maharetini güçlendiren analitik düşünme ve kurgulanan anlatıların teorik olarak açıklanabilirliğini deşifre edebilme yetisi aslında sosyal bilimci olabilmenin esasıdır. Dolayısıyla yukarıda sıraladığımız kavramlar güçlü kılmak adına değil, doğal olarak yılların birikimi sonunda dinlediğimizi kavramsal bir çerçeveye oturtabilmektir, yani bizim aslında düşünce sistemimizdir. Bakalım buraya da şu kavramı ekleyelim güzel havalı güçlü dursun değildir.

– Böylesine kritik bir dönemde insanlar yaşadıkları ve düşündükleri şeyleri daha açıkça söylüyor diyebilir miyiz? 

Kesinlikle. Her görüştüğümüz kişi uzun uzadıya anlatmak istiyor. Tam da istediğimiz gibi doğal bir sohbet tadına hızlıca erişebiliyoruz. Herkes dertli endişeli huzursuz ama bir yandan da bu belirsizlik içindeki süreç ilerledikçe bir rutin oluşturma çabası içinde. O kadar da farkında ki, inanılmaz bir farkındalık ve gözlem içinde herkes. Gün içinde yaptığı her detayı sırasıyla nakarat gibi ezbere anlatabiliyor. Bu oldukça garip dönemin içinde değişime uğruyoruz. Bu değişimin ne kadar kalıcı olacağını şimdiden iddia etmek çok zor ama unutulmayacağı kesin. Herkes sonrası için belli kararlar aldığını iddia ediyor ama biz sürecin nasıl evrileceğine bağlı olarak bu kararların geçerli ve sürekli olacağına inanıyoruz.

– Koronavirüsü hiç umursamamak ya da çok fazla tedirgin olmak gibi aşırı uç tepkilerin bir arada olması bu sürecin yönetilmeye çalışılması noktasında ne gibi sonuçlara yol açacak?

Hiç umursamayan kalmadı sanki. Ama araştırmada da gördüğümüz üzere, evrensel bir birleşme noktası olan ötekiler, “sorumsuz benciller” belirdi. Bu ötekilere kızgınlık gün geçtikçe ve sürecin sonu belirsizleştikçe artıyor. Florida’da plajların bir iki gün önce bazı yerlerde açılmasına sosyal medyada öfkeli yorumlar görmek nasıl mümkünse, tüm ülkelerin, markaların #EvdeKal kampanyalarına da tepkiler büyüyor. Amerika’da çeşitli eyaletlerde protestolar görüyoruz, ”Özgür bırakın bizi, dışarı çıkalım” diye.

Hiç umursamadığını iddia edenler de belli bir eşeği atlatıp, sorumlular tarafına geçebiliyor. Ölümler arttıkça ve küresel boyutta devam ettikçe, umursamazlığın azaldığını görebiliyoruz.

– 10 Nisan akşamı sosyal bilimler tarihine sizce nasıl geçecek?

Açıkçası buna hiç şaşırmadık. Belirli sebepleri var. Üstten de konuşmamak gerekiyor. “Yani hiç mi evinde bir şey yok” tarzı yorumlar o dönem bizi çok rahatsız etti. Bir evde kaç kişi yaşıyor, kaç kişinin hala işi var, herkes aylık maaş mı alıyor gibi soruların ötesinde “güven” meselesi var aslında. İki gün için başlayan bu yasağın uzatılma ihtimalinden endişelenen bir kesim olduğunu da unutmamak lazım.

Bu süreci sadece Amerika ve Türkiye üzerinden takip etmedik. Örneğin İtalya’da da bazı valiler halka çok öfkelendi ve ”Bu derece bir tehlike varken nasıl kuaförü eve çağırırsınız?” gibi uyarıcı video paylaşımlarında bulundular. Aynı şekilde New York valisi Cuomo da ”Nasıl parkta frizbi oynayabiliyorsunuz?” şeklinde paylaşımlarda bulundu.

Amerika’da talan ve stoklama sürecin ilk haftalarında ciddi bir meseleydi. Şu anda her hafta farklı bir kısıtlama geliyor, her aile bir paket tuvalet kağıdından fazla ya da iki paketli halde satılan ekmeklerden fazla alamıyor. Bazı eyaletlere et için de kısıtlama gelirken sebzeler hakkında belli bir karar verilmiyor çünkü sebzelere pek talep yok.

Bu karmaşık dönemin kontrolü ve idaresi çok güç, bu yüzden hükümetler de kararsız kalabiliyor. Ekonomik sıkıntının her an arttığı bu süreçte neyi öncelik haline getirecekleri yönündeki kararları da değişiyor. ”Öncelikler hiyerarşisi” dediğimiz tam da bu işte. İşe gitme baba diyen bir çocuk, gitmezsem aç kalırız diye sıkılan bir baba, evde kal diyen bir devlet söylemi, bana ne kadar bakabileceksin diye endişelenen halk gibi.

– Araştırma esnasında sizi en çok şaşırtan bulgu neydi?

Öz-düşünümsel olmuşuz hepimiz. Detaylıca hareketlerini inceleyen, baştan sona geriye dönük düşünebilen ve sonrasında bugünü değerlendiren insanlar olmuşuz. Arafta kalmışlığın küresel boyutunu her anlamda yaşıyoruz. Rutinlerin tarumar olmasından, planların bozulmasına ve kuralların yeniden inşasına kadar her alanda yaşanan bir değişim var. Sonu belli olmayan bir sürecin içinde ve sonunun da tam olarak kestirilemediği bir dönem içindeyken herkes kendisinin ve ailesinin gözlemcisi olmuş. Beni çok etkiledi bu durum.

”Kadın her anlamda ”tam zamanlı”ya dönüştü”

– Toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle kadın ve erkeklerin koronavirüs sürecini birbirlerinden daha farklı deneyimlemesi noktasında ne düşünüyorsunuz?

Ev işi yükünün paylaşımı, çocukların bakımında tam bir ortaklaşma çok da duymadık aslında. Özellikle evden çalışmaya devam eden, çocuklu kadınların durumu çok sıkıntılı ve yorucu. Temizlik, yemek, çamaşır, çocukların online eğitimleri ve bir yandan da “tam zamanlı” çalışma, kadını her anlamda “tam zamanlı”ya dönüştürdü. Virüs öncesi dönemde tam zamanlı annelik, tam zamanlı ev işleri ile ilgilenmeyen çalışan kadınlar şu sıralarda her alanda var olmaya çabalıyor. Zaman da bu sebeple onlar için hızlı geçiyor.

Tabii bunun dışında maalesef aile dediğimiz sosyal birlik her zaman çok sevimli değil. Ev kavramı hep çok tatlı sıcacık huzurlu bir yer de değil. Her aile doyasıya kutu oyunu oynayıp, patlamış mısır yemiyor. En basitinden başlarsak, çok da haz etmediği aile bireyleri ile kıstırılmış bir hayatın içerisinde olan çok sayıda üniversite öğrencisi genç var. “Tüm özgürlük alanım gitti” diyerek sıkıntılarını ifade eden görüşmecilerimiz var. Aile bireyleri tüm ilişkilenme şekillerini gözden geçiriyor, bu süreç birbirimizi daha yakından görmemize sebep oluyor. Gördüğümüzü de hep sevmiyoruz, hatta çok da sevmiyorduk ama şimdi mecburen aynı ortamı paylaşmak zorundayız. Bunun dinamiklerini belirliyoruz, şekillendiriyoruz.

Sıkıntı skalasından endişe ve korkuya geçtiğimizde de aile içinde artan şiddeti görüyoruz. Kadına yönelik şiddet vakaları artışta, bu şiddetle her gün yüzleşmeyen çocuklar daha sık şahit olmaya başladılar. Bu çok endişe verici. Şiddete maruz kalıp bununla başa çıkma stratejileri geliştiren kadının tüm sosyalleşme, bir akrabasının evine sığınma, devletten yardım bekleme imkanları da sıkışmış durumda.

– Bir sonraki araştırmanız yine koronavirüs gündemi ile alakalı mı gerçekleşecek?

Evet. İkinci faza başladık bitirmek üzereyiz. Bu sefer olan değişiklikleri anlamaya çalışıyoruz, neler değişti bu süreç içinde, ilk başladığından bu yana verilen hangi kararlar gözden geçirildi, kontrol kavramının tanımı nasıl şekillendi gibi. Bu raporumuz için de çok heyecanlıyız muhakkak sizlerle de paylaşmak isteriz.

Total
0
Shares
Share 0
Tweet 0
Pin it 0
İlgili Konular
  • Aybil Göker
  • Aybil Göker Kimdir?
  • Covid-19 Türkiye Analiz
  • Covid-19 Türkiye Rapor
  • Dr. Aybil Göker
  • Dr. Aybil Göker Kimdir?
  • Habitus Research
  • Habitus Sosyal Etki Derneği
  • Habitus Sosyal Etki Derneği Başkanı Dr. Aybil Göker
  • Kadın Koronavirüs Risk
  • Koronavirüs Aile İçi Şiddet
  • Koronavirüs Aile Yaşamına Etkileri
  • Koronavirüs Algı Araştırması Raporu v.01
  • Koronavirüs Algı Raporu
  • Koronavirüs Antropolojik İnceleme
  • Koronavirüs Günlerinde Çalışan Kadın Olmak
  • Koronavirüs Günlerinde Kadın
  • Koronavirüs Rapor
  • Koronavirüs Sosyal Yaşama Etkisi
  • Koronavirüs Sosyolojik İnceleme
  • Koronavirüs Toplumsal Cinsiyet
  • Koronavirüs Türkiye Analiz
  • Koronavirüs Türkiye Rapor
  • Öz-düşünümsel
  • Özdüşünümsel
  • Özdüşünümsel Ne Demektir?
  • Özdüşünümsel Süreç
Avatar
Elif Konaç

Önceki Makale
  • GÜNDEM

Evde Yapabileceğiniz Yüz Yogası Egzersizleri

  • 20 Nisan 2020
Devamını Oku
Sonraki Makale
  • GÜNDEM

Orkid’den Her An Kadınların Yanında Olacak Yeni Uygulama: Perio

  • 22 Nisan 2020
Devamını Oku
İlgileneceğiniz Diğer Haberler
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Eyfel Kulesinde Köklü Değişim

  • Bihter Neymen
  • 5 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Hailey Bieber Yeni Markasına Adım Attı

  • Bihter Neymen
  • 5 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Gama Işını Patlamalarının Ardındaki Gizem

  • Bihter Neymen
  • 4 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Yeni Kripto Para Birimi: Dogecoin

  • Ezgi Donduran
  • 4 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Uzaya Yolculuk Süresi 3 Aya mı İnecek?

  • Ezgi Donduran
  • 4 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

2021’in En Çok Beklenen Albümleri

  • Ezgi Donduran
  • 3 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

Pandemi ve Çocuk

  • Ezgi Donduran
  • 3 Şubat 2021
Devamını Oku
  • GÜNDEM

HIV Kontrolü Nasıl Yapılır?

  • Bihter Neymen
  • 2 Şubat 2021
En Çok Okunanlar
  • 1
    Eyfel Kulesinde Köklü Değişim
  • 2
    Hailey Bieber Yeni Markasına Adım Attı
  • 3
    Gama Işını Patlamalarının Ardındaki Gizem
  • 4
    Yeni Kripto Para Birimi: Dogecoin
  • 5
    Uzaya Yolculuk Süresi 3 Aya mı İnecek?
Yakın Zamanda Eklenenler
    • GÜNDEM
    Elliot Page ve Emma Portner Boşanıyor
    • 27 Ocak 2021
    • GÜNDEM
    İngiliz Hükümeti Sincaplara Doğum Kontrol Hapı Verilmesini Onayladı
    • 27 Ocak 2021
    • GÜNDEM
    Depresyondan Ağaçlarla Kurtulun
    • 27 Ocak 2021
    • GÜNDEM
    Havadan Kör Olmak İstemezsiniz
    • 27 Ocak 2021
Bigoody
İletişim

Hümanist Ajans A.Ş.

Tel: 0216 469 69 60

Gsm: 0537 512 60 92

Adres: Kozyatağı Mah. Şakacı Sok. Deval Apt.
No: 45/B Kadıköy / İSTANBUL

Bizi Takip Edin

Anahtar kelimelerinizi girin ve Enter tuşuna basın.