Şunu kabul edelim: 2020 çoğumuzun yılı olmadı. Ancak buraya kadar bile geldiysek hepimizi içten tebrik etmek istiyorum.
Pandeminin başlangıcında, ilk birkaç hafta evden çalışmak heyecan vericiydi. Yani, bütün gün eşofman giymeyi kim istemez ki !? Birçok yeni tarif denedik, filmler izledik ve yıllardır ertelediğimiz şeyleri yaptık. Ancak madalyonun diğer yüzü de vardı. Artan bakalar karşısında her gün endişeliydik. Bu geçirdiğimiz haftalar aylara dönüştü ve çoğumuzun ne zaman eskiye dönebileceğimiz konusunda kesin bir fikri yok.
Şahsen, salgın benim bitkin ve bıkkın hissetmeme neden oldu. Netflix’te izleyecek şeyleri bitirdim, herhangi bir işi yapmam saatler aldı ve yemek pişirme, ev temizleme gibi işleri yapmak işkence gibi geldi. Salgını yaşayan çoğu insan gibi ben de arkadaşlarımı ve özgürlüğümü özledim. Kaygı ve depresyon da başladı, ama aynı zamanda güvende ve sağlıklı olduğum için çok şanslı olduğum da bir gerçekti.
Ben “ben” değildim sanki.
Gerçek şu ki, ne kadar istediğimiz şeyleri yapsak da bu süre zarfında hepimiz istediğimiz şeyleri yaşama zamanlarını kaçırıyoruz: örneğin kalabalık bir metro sonrası barda vakit geçirmek, dışarıda sabahlamak, sosyalleşmek, kamp yapmak… Özellikle fiziksel olarak yalnızsanız, muhtemelen duygusal olarak da yalnız hissediyorsunuzdur.
Salgından nasıl etkilendiğimiz konusunda farklılıklar olsa da, bundan hepimiz etkilendik.
Tüm bunlarla birlikte, bu durum hepimizi bir şekilde etkiledi, bu açık. Bu yüzden kendinizi iyi hissetmiyorsanız, bu şekilde hissetmenizin normal; sosyal isteklerimiz gerçekleşmediği için yalnızlığı daha çok hissediyoruz. Kişisel olarak, kendime yalnız olmadığımı hatırlatmak beni daha iyi hissettirdi; çünkü diğer insanlar da benimle aynı şeyi yaşıyor. Bu hatırlatma duygularımı normalleştirmeme ve hissettiğim şey için suçluluk duymamama yardımcı oldu.
Salgının getirdiği psikoloji ile baş edemiyorsanız benden size 5 öneri;
- Sizi üzen duygulara izin verin, onlarla birlikte deşarj olun
Evet, yanlış duymadınız. Dolu dolu ağlamak yerine mutlu gibi görünmek emin olun size daha çok zarar verecektir. Elbette depresif olup bunu günlük ritüel haline getirmemelisiniz ama ağlamanızı, sinirinizi vs. durdurmak size yarardan çok zarar getirir. Koy verin, ağlayın!
- Sahip olduklarınızla mutlu olun
Dünya çoğu zaman olmadığı koşullar içerisinden geçiyor. Birçok insan geçim sıkıntısı yaşıyor veya yakınlarının sağlığı ile yoğun endişe yaşıyor. Eğer mükemmeliyetçi biriyseniz en azından bu dönemde bunu azaltmanız size çok artı sağlayacaktır.
- Gülün!
Evet, oldukça basit. Gülün. Bu herhangi bir arkadaşınızla yapacağınız Zoom yoluyla da olabilir, her zaman izlemek istediğiniz bir komedi filmi ile de. Bir şeylerden kısa süreliğine de olsa uzaklaşmak bünyenize iyi gelecektir.
- Sizi normal hissettiren şeylere “sarılın”
Elbette süreci unutmamak gerekiyor. Ancak örneğin yemek yapmak, nakış işlemek, kitap okumak, ya da size gelen şey neyse, gibi şeyleri yaptığınızda daha iyi hissediyorsanız doğru yoldasınız demektir. Devam ediniz 😊
- Sizi öldürmeyen şey güçlü kılar
Şarkıcı Kelly Clarkson’un da söylediği gibi “What doesn’t kill you makes you stronger” Ve bu zor zamanlar belki de krizi fırsata çevirme zamanları olabilir, kim bilir? Elbette hepimiz önceki yaşamlarımızı özledik ancak bu bize çok kıymetli bir şeyin değerini kavramamızı sağladı. İnsanlarla iç içe olmanın, sarılmanın, gülümsemenin… Koronavirüs sonrası yaşamımızda, daha deneyimli ve güçlü olduğumuz için bunların değerini daha çok anlayacağız.
Kaynak: https://theeverygirl.com/not-feeling-like-you-youre-not-alone/
1 comment