Hayat üzerine düşünmek bitmiyor, hayat bitmedikçe… Ben de düşünüyorum sürekli “ne yapıyoruz, nasıl yaşıyoruz bizler?” diye… Ve düşündükçe de o büyük kompleksin altında çok da yalın, basit birşeylerin olduğunu keşfediyorum… Hayatı “geldiği gibi almak” mesela.
Biraz önce bir şarkı mırıldandım kendi kendime; “Hayat, kadere inat seni sil baştan yaşayacağım” diye… Sonra da “off ne arabesk yaklaştım olaya” deyip güldüm. Ve beyin hızla ardı sıra sıraladı düşünceleri… En iyisi yazmak dedim, yoksa durmuyor meret, yakalayamıyorsun:)
Hayat denilen şey arabesk birşey zaten. En entellektüel, en aydın, en meczup ve en en en başka birşey olana da. Arabeskin ortasındayız, arabeske gömülüyüz inkar etsek bile. Ve bunu görmüyoruz. Görmedikçe kabullenmek mümkün değil. Kabullenmedikçe gülümsemek mümkün değil gönlünce. Bu olmayınca da yine döne bakalım arabesk… Aralarda, derelerde birşey.
Nedir geldiği gibi almak??? Efendim, sabah kalkarsın, şöyle güzel bir duş alıp ferahlayayım dersin, banyoya gidersin ama bir bakarsın su kesik!.. Sinirlenmeee, geldiği gibi al. Biraz kolonya ve pamuk, biraz deo parfüm. Kuaförde de saçlar yıkandı mı tamamdır:) Sonra atlarsın arabana, koyulursun yola. Koyulursun ama orada da kalırsın. Deli bir trafik, kıpırdamak imkansız. Yarım saat sonraki toplantına yetişmen lazım ama sinirlenmeee, geldiği gibi al… Radyoyu aç, çalan müziğe eşlik et. Telefonla gecikeceğini bildir, ölüm yok ya ucunda:)
Ofise vardın. Sabah kahveni ya da çayını istedin. Asistanın bütün şirinliğiyle getirdiği kahveyi, masandaki en önemli anlaşmanın üzerine döktü amaaa duuur sinirlenme, geldiği gibi al… Bu anlaşmayı sen hazırladın, her detay beyninde aslında, üşenme ve yeniden yaz, sadece 15 dakikanı alır… Vs, vs, vs…
Ve böylesi birçok durumda önce derin bir nefes ve sonra içten bir kabul gerekli bize… Hayattaki her olay, kişi ve durumları geldiği gibi alabildikçe, her derin nefes, bir sonrakini rahat alabilmemizi sağlayacak… Geldiği gibi alabilenler, kendileriyle de, hayatla da, herkesle ve herşeyle barışık yaşayacaklar.
Çünkü mutluluk; kabullenmektir ve bünyeni mutluluğa alıştırmazsan, geldiğinde fazla barındıramazsın!..
Bunu yapabilenler var mı? Bilemem.
Var olmalarını dilerim, öğretebilsinler diye. Zinciri kırsınlar diye değil, başka bir zincir oluşturabilsinler diye…
Keşke …