İktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi’nin son açıklamalarından sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla kürtaja izin veren kanunun aykırılık hükmü Polonya’da ses getirdi. 1993 yılında yürürlüğe girmiş olan madde, fetüste kusur olması durumunda kürtaj operasyonuna izin vermekteydi ve kaldırılması durumunda bu operasyonun sadece tecavüz ve anne sağlığını ciddi tehdit eden durumlarda yapılabileceği aktarıldı. Engelli doğumlarda ise Hukuk ve Adalet Partisi sözcüsü Anita Czerwinska hükümetin destek fonunu arttıracağı duyuruldu.
Binlerce insan Anayasa Mahkemesi önünde direnişte.
Parlamento, kürtaj yasağı kararını onaylamamışken, Anayasa Mahkemesi’nin kesin kararı ile bu değişikliğe gidildiği biliniyor. 1989’da komünist düzenin yıkılışından beri ilk defa bu kadar büyük bir protestoya şahit olan Polonya sokakları, direnişin altıncı gününde sayıları katlanarak artan insanlara ev sahipliği yapmaya başladı. Hükümet karşıtı sloganlar, insanlar tarafından kapatılan ana caddeler ve köprüler şahit olunan manzaralar arasında. Büyük bir kısmı Katolik olan ülkede, hükümetle beraber çalışan Katolik Kilisesi’ne yönelik saldırılar ise en çok konuşulan olaylardan biri. Hukuk ve Adalet Partisi başkanı ve başbakan yardımcısı Jaroslaw Kaczynski bu duruma tepki olarak muhafazakâr destekçilerine Facebook üzerinden Polonya hükümetine destek ve vatanseverlik çağrısında bulundu. Ayrıca Polonya halkını Katolik Kilisesi’ni ve ulusu korumaya çağıran Kaczynski’nin iktidarın gerçek lideri olarak düşünüldüğü biliniyor.
‘Ancak bu şekilde kazanabiliriz.’
Jaroslaw Kaczynski, Polonya Başbakan Yardımcısı ve Hukuk ve Adalet Partisi Başkanı
Karara ana muhalefet partisinden de tepki gecikmedi. Civic Platform Başkanı Borys Budka, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu kararı ‘insanlık dışı’ olarak nitelendirirken, yasa değişikliğinin onaylanmasında Hukuk ve Adalet Partisi Başkanı Jaroslaw Kaczynski’nin direktifinin etkisi olduğunu vurguladı.
1993 öncesi kürtaj haklarında özgürlük
Komünist yönetim altında 1993 öncesi Polonya ve diğer Sovyet blokları kürtaj üzerine büyük haklara sahipken, sonrasında gelen yasalar bunu kısıtlamaya yönelikti. Çoğu Avrupa ülkesinde belli zaman sınırlamaları çerçevesinde isteğe bağlı kürtaj yasal iken, bazı ülkelerde kısıtlamalara ve yasa değişikliklerine gidildiği gözlemleniyor. Yakın dönemde Polonya dışında, Amerika Birleşik Devletleri, Uganda, Macaristan ve Suudi Arabistan bu kısıtlamalar üzerine bir mutabakat imzalamış durumda.
Hukuk ve Adalet Partisi bu döneme kadar kürtaj haklarının kısıtlanması üzerine girişimlerde bulunsa da Parlamento’da yeterli sayıda oy almaması sebebiyle ertelenmekteydi. Birçok kadın tarafından ise bu yasa değişikliğinin şu an getiriliyor olmasının sebebi, hükümetin Covid-19 ile halkın gözlerinden uzak bir şekilde mücadele etmeye çalışıyor olması. Salgın ile mücadelede başarılı olamamakla birlikte, geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın da korona testinin pozitif çıkması endişeleri arttırmıştı.
2015 yılında iktidara gelmiş olan ve kendisini gelenekçi; karşıtlarını ise Hristiyanlık ve Polonya karşıtı olarak tanımlayan Hukuk ve Adalet Partisi’nin yargı organına olan yakınlığı ise bu karardan sonra daha çok dikkat çekmeye başladı.
Polonyalı kadınlar grevde!
İzlanda’da 1975 yılında gündeme gelmiş olan kürtaj meselesi, günümüzde de Polonyalı kadınlara örnek olarak, konuya gelen desteği arttırdı. Direnişi takiben kadınların iş yerlerine ve okullara gitmeme, ev işlerini yapmama kararları aldıkları belirtildi. Daha önce 2016 yılında da mecliste bu konu tartışılırken benzer eylemler Polonya sokaklarında görülmüştü; kürtajı yasaklayan yasa tasarısı karşısında siyah kıyafetler ile kadın protestoları yapılmıştı. Gazeta Wyborcza isimli Polonya gazetesi tarafından yapılan kamuoyu oylamasında ise alınan bu kararın yanlış olduğunu düşünen %59’luk bir kesim mevcut.
Protestoların ardından ana muhalefet partisi dışında merkez ve sol partiler de iktidara karşı tepkilerini gösterdiler. Yasağı destekleyen sloganlar ve reklamlar hazırlayan Başbakan’a karşı kınamaların yanı sıra, sol parti milletvekillerinden toplumsal birliktelik ve doğurganlık hakları üzerine destek mesajları da yayınlandı.
Başbakan Yardımcısı Kaczynski bu kararın hukuka uygun olduğunu, anayasa çerçevesinde başka bir karar olamayacağını savundu. Bununla birlikte Başbakan Morawiecki, salgın sürecinde devam eden protestoların bitirilmesini, bu formdaki hareketlerin insan sağlığı için daha fazla tehdit oluşturduğunu ekleyerek, tercih özgürlüğü için öncelikli olarak insan sağlığının sağlanması gerektiğini ekledi.
İktidar partisi lideri Kaczynski alınan kararla ilgili bir geri dönüş olmayacağını vurgularken, karar halen resmî gazetede yayımlanmamış durumda.